DUVAR

  Hepiniz biliyorsunuz çeşit çeşit duvar var. Odalarımızı birbirinden ayıran ve bazen mutlu bazen de mutsuz anlarımızı izleyen duvarlar. Hani şu derdimizi başkalarına tam olarak anlatamadığımızda ‘şu duvarların dili olsa da anlatsa, ben neler çektim’ diye söz ettiklerimiz.
 
   Hapishane duvarları var mahkumu dış dünyadan ayıran, hep dışına çıkılmak istenenler. Hapishanelerde hücre duvarları var, yalnızlığın en koyu, en anlatılmaz yaşandığı yeri çevreleyen, çoğu zaman tecritteki mahkumun sesini dinleyen, mahkum tırnaklarıyla üstüne acıların, sevgili isimlerinin kazındığı duvarlar.
  Zengin evlerini, yüzme havuzlarını, spor sahalarını şehrin diğer alanlarından ayıran site duvarları var, başında güvenlik görevlilerinin dikilip durduğu.
  Zihnimizde yerleşmiş duvarlar var, bir türlü vazgeçemediğimiz önyargılarla dolu.
  Bir de benim türüm var.Kısaca ondan söz edeceğim.
  Ben insanlığın kullandığı en kötü sıfatlardan birisiyle tanınan duvarım. Karşılaşılan sorunları çözmek yerine, onları dışarıda tutacak duvarları örmek insanlığın en eski alışkanlıklarından biri. Benim türümün en çok bilinen örneği de hâlâ ayakta olan tarihi Çin Seddi. 
  ABD'nin kaçak göçmen girişlerini önlemek amacıyla Meksika sınırına ördüğü duvar, Brezilya'nın başkenti Rio Jeneiro'da gecekondu semtlerinin yayılmasını önlemek için ördüğü duvar ise, yıllardır türümün kalıcı örneklerinden bazıları olarak zengin-fakir ayrımcılığının sembolü haline geldi.
  Adımın başına UTANÇ sözcüğün eklenmesine neden olan olay ise 1961 yılında Berlin’i ortadan ikiye ayıran inşaatla gerçekleşti. 28 yıl boyunca özgürlükle esaret arasındaki engelin sembolü oldum. Sadece Almanya’yı ikiye ayırmakla kalmayıp komünizm ve kapitalizm arasındaki ayrımın Avrupa’daki en belirgin sembolü oldum. Ayrıca  dikenli teller, kafes teller, mayınlar, otomatik ateşlenen tüfekler ve benzeri engeller her tarafıma yerleşti.
   1987 de beni yıktıkları zaman insanlığı birbirinden ayıran çizgilerin azalacağı umutları artmıştı, anımsarsınız tüm dünya adeta bayram etmişti.
  Oysa bugün farklı nedenlerle örülen birçok duvar insanlığı farklı kamplara bölmeye devam ediyor.
  Son utanç duvarı örneği ise 2002 de İsrail’in Batı Şeria da,sözüm ona Filistin’li intihar bombacılarına karşı önlem olarak inşasına başladığı duvar. Filistin’de benim de çok katıldığım ismim IRKÇI DUVAR. İsrail’liler ise bana ‘Güvenlik duvarı’ diyorlar. İnşaatım hala sürüyor. Kilometre başına 1.6 milyar dolara mal oluyorum.Sık sık bu paralarla ne çok aç insan doyurulur, ne çok fabrika, okul, ev, hastane yapılır diye düşünüp duruyorum. Her 200 km.de bir gözetleme kulem var, elektrikli tel örgülerle ve hendeklerle çevriliyim. Yakında inşaatımın biteceği söyleniyor.Bittiği zaman Berlin duvarından tam 15 kat daha uzun olacağım söyleniyor.
  Sayemde ;çevremde  yaşayan insanların gündelik hayatı tamamen felçoldu, bazı aileler ikiye bölündü.. Kiminin evi duvarın bir tarafında, ekip diktiği toprakları ise duvarın diğer tarafında kalıverdi.
 Merasını kaybeden Filistinliler hayvancılığı bırakıyor, bu da doğal olarak et ve süt fiyatlarının yükselmesine sebep oluyor. Hiç istemesem de Filistinlilerin ekonomisini de vuruyorum..
Hemen yanımdan geçen yerleşim birimlerinde yaşayan insanların evlerini terk ederek bölgeden ayrılması sebebiyle El-Cib ve El-Kudeyra kasabaları birer hayalet kenti andırıyor. Evlerin kırık camlarından dışarı uçuşan perdeler, kilitli dükkânlar, ibadete kapanmış camiler, bölgede benden önce oldukça hareketli bir yaşamın olduğuna dair işaretler veriyor. Şimdilerde ise birkaç başıboş hayvan dışında hiçbir canlı izine rastlanmıyor.
Varlığım sadece Filistinlilerin topraklarından ve evlerinden ayrılmalarına neden olmakla sınırlı kalmıyor, drenaj kanallarını kapatmam sebebiyle sellere de sebep oluyor.
Aşırı yağışlı havalarda yağmur suları kenarımdan ilerleyerek önüne kattığı ne varsa sürükleyip,büyük felaketlere ve su taşkınlarına neden oluyor.
 İnsanların hayatına yokluk dışında başka problemleri de getiriyorum. Katı atıkların daha önce atıldığı bölgeler diğer tarafımda kaldığı için pek çok yerde çöpler, toplanmadan mahalle aralarında yakılarak imha ediliyor. Bu da insan sağlığını tehdit eden zehir salımına sebep oluyor.
Bana ‘Utanç Duvarı’,’Irkçı duvar’ isimlerini   takan barıştan adaletten, özgürlükten emekten yana insanlık, dünyayı yöneten  vahşi sermayenin kanlı oyunlarını bitirmedikçe korkarım benim gibiler çoğalacak.
Mahallelerinizin, kentlerinizin benim gibilerle bölünmemesi dileklerimle.
  
                                                                                                             Nevzat Süer Sezgin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder