YAŞAMIN İZİNDEKİ KADINLAR

(BELGESEL Oyun)

Yazan:GÜLSÜM CENGİZ
Mitos Boyut Tiyatro  Yayınları 2007

Doğrusu ben bir tiyatro oyun kitabı nasıl değerlendirilir.Pek de bilmem.
Pek çok  kitap değerlendirme ve tanıtım yazısı yazdım ama ilk kez oyun kitabı değerlendiriyorum.
Her zamanki ki gibi kapağından başlarsam.Elime ilk aldığımda ön kapağı, zarif, kadın sorunlarını  çağrıştıran bir kapak olarak algıladım ve fena değil diye düşündüm.
Arka kapaktaki Gülsüm Cengiz’in insana,  boynu bükük bir  umut aşılayan güzel yüzü içimi ısıttı.Bu arada değerli fotoğraf sanatçımız İsa Çelik’i kutlamadan geçemeyeceğim. Arka kapak yazısındaki ilk sözcükler (‘ağırlıklı olarak’ ) kullanılmadan , neredeyse bir paragraflık yazı daha kısa cümlelerle ve daha özenli yazılabilirdi.Kapakları kimin hazırladığı ise hiç  belli değil.Kitabı bitirdiğimde , keşke ön  kapağı da daha farklı olsaydı, doğrudan 12 Eylül’ün kadınlara ne yaptığını somut anlatan, bir biçimde hazırlansaydı diye hayıflandım.Çünkü isterim ki oyun kitaplarını pek okumayanlar bu kitabı oyun kitabı diye değil, 12 Eylül anlatısı diye alsınlar.Dilerim bundan sonraki baskılarında dikkate alınır.
Oyunun dili hakkında çok şey söylemeye gerek yok.Edebiyatın ve politik kavgamızın usta kalemi Gülsüm Cengiz’in  her zamanki  yalın, özentisiz, ne söylüyorsa doğrudan söyleyen şiirsel dili oyunun tamamına hakim.Zaten oyun boyunca şair Gülsüm Cengiz hep bizimle.
Oyun kurgulanırken , başlangıçta apolitik bir yaşamı seçen anne ile ;militan kadınların,  , faşizmin dayattığı koşullarla , annelik duygularıyla yola çıkan ve zaman içinde zorunlu militanlaşan kadınların yaşamı algılama farklılıklarının vurgulanmasından,  hareket edilmesi beni çok etkiledi.
Oyunun temel tezinin, dayanışmanın iyiye ve güzele dönüşümünü yaratacağı iletisinin seçimi ise benim yaşam felsefeme tıpa tıp uyduğu için çok etkilendim.
Çünkü bu 12 Eylüldeki yaşamın tam da kendisiydi.
Beni daha da fazla etkileyen belgesel nitelikteki oyun malzemelerinin, insanları gündelik yaşamda nasıl dönüştürdüğünün ,tiyatral tekniklerin yerinde kullanılmasıyla da çok iyi kurgulanmış olmasıydı.
Sahnenin bölümlere ayrılması, ışık ve  sahne üstüne yazılan yazılar ,şiirler v.b.Bu tür tekniklerin yerinde kullanılışından öte, anlatımı da bana çok çarpıcı geldi.
Şiirler ve sahne geçişlerindeki yazıların izleyiciyi ya da okuru  yüreğinden yakalaması bir yana, düşündürücü ve bilgilendirici öğeler taşıması ayrı ve çok değerli bir çalışmanın ortaya çıkmasına neden olmuş.
Ben 12 martı ve 12 Eylül’ü çok ağır yaşayamaya devam eden , bu gün yaşanan her çeşit sorunun kaynağında askeri darbelerin olduğunu düşünen,  faşizmin bedelini en çok kadınların ödediğini iddia eden bir insan olarak, bu oyun hakkında çok da objektif olamam.
Çünkü ben isterim ki herkes, her gün yeniden ve yeniden askeri darbelerin insanımıza ne yaptığını, nasıl yaptığını anlatsın.Sanatın bütün türleri faşizme karşı çıkarak, küresel kapitalizmin insanda yok etmeye çalıştığı   hissetme ve  düşünme becerilerini ajite etsin, canlandırsın.çözüm üretme dürtüsü ve becerisi yaratsın.
Bence bu oyun;
Kadının doğasındaki yaratı yeteneğini ve annelik duygusunu,
Gündelik yaşamdaki kadınlık yüklerinin ağırlığına eklenen baskıların kadını birkaç kat daha nasıl ezdiğini,
 faşizmin acımasızlığının sonsuzluğunu,vahşetini,
Faşizme direnmenin ancak kadınlar bilinçlendikçe ve eylemler yaygınlaştıkça becerilebileceğini,
İçimizdeki Yürek sesimizin yani vicdanın değerini,
Dayanışmanın önemini ve işlevselliğini,
Yakın tarihimizde yaşananların;
 Bu gün taş attıkları için 27 yıla mahkum edilen yoksul çocuklardan,
 suyumuzun pazarlanmasına,
gazetecilerimizin tutuklanmasından,
hiç bitmeyen darbe hayallerine ,
yoksulluğa, işsizliğe,binbir çeşit ayrımcılığa
sözün özü  acı çektiğimiz her şeye sebep oluşunun edebiyatın tadıyla, belgelerin gerçekliğini harmanlandığı bir anlatımıdır.

Gülsüm Cengiz’e askeri darbelerin paramparça ettiği yüreğimin sesini okura ve kitlelere duyurmak için verdiği emekler ve cesareti için binlerce teşekkür ediyorum.

Elimde bir sihirli değnek olsa bütün lise tiyatro kollarında , bütün kadın örgütlerinde, bütün sendikalarda oynanmasını sağlardım.
Kendisini ayakta alkışlıyorum.

                                                                                         Nevzat Süer Sezgin
                                                                                               20.03.2009

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder