Yıkım



İşte günün en güzel saati gelmişti. Her gece olduğu gibi bu gecede yatağına yattı ve gülümseyerek düşünmeye başladı. Tam doksan gece sonra bu yatağa Ayşe’yle yatacaktı.
Çok değil sadece  doksan gece sonra, onu kollarının arasına alacak, yıllardır özlediği nefesini içine çekecek, sabahlara kadar Ayşe’sini sevip okşayacaktı. Aslında dün sabah belediye yıkım ekipleri geldiğinde  çok korkmuştu. İki saat kadar süren korkusu  mahalle halkının müthiş  direnişiyle, sevince dönüşmüştü. Yıkıma gelenler nasıl da kös kös dönmüşlerdi. Böyle bir direnişten sonra bir daha zor gelirlerdi. Neyse ki seçimler de yakındı ve nasıl olsa bu sefer tapularını alırlardı. Zaten bu yıkıma gelme ve hemen korkup kaçmalar falan da laftı. Körolasıca muhalefetin tutturmasına karşı göz boyuyorlardı işte. Gerçekten yıkacak olsalar mahalleye cami, yaparlar mıydı? Otobüs seferi koyarlar mıydı? Bütün mesele birlik olup direnmekteydi. Direnmişlerdi ve adamlar da arkalarına bakamadan gidivermişlerdi.
Evini çok çalışarak yapmıştı dünkü direnişten sonra içi iyice rahatlamıştı. Artık evinin onarımını daha keyifli yapacaktı. Hoş bitirilmesi gereken işler de iyice azalmıştı.İki odanın tüm işleri bitmiş, sadece mutfağın ve çatının onarımı kalmıştı. Doksan günde on iki tane Pazar günü vardı. Aylardır yaptığı gibi Pazar günleri  inşaata çalışmaya gitmez, evini onarmaya devam ederdi. Yok yok, son  iki Pazar gününü saymamak gerekiyordu, o günlerde artık evi yeni baştan temizler, Ayşe’nin çeyizindeki perdeleri divan örtülerini sererler ve her şeyi tastamam hazır ederlerdi.İşte bir g ecenin daha yarısına gelmişti. Sadece Seksendokuzbuçuk gece kalmıştı. Başucundaki Ayşe’sinin  resmine uzun uzun baktı. Elini apış arasına soktu, kasıkları sızladı, gözlerini yumdu.
Vakit gece yarısını geçiyordu.
 Cep telefonu çaldı. Amiri  nerede olduğunu sordu,mahalleye ulaştığını duyunca keyiflendi. Sert bir sesle ‘hiç düşünme ilk rastladığın üç evi yerle bir et, ve hemen geri dön. Devamını yarın sabah hallederiz. Şakamız olmadığını anlarlar.İş bitince beni aramayı unutma’ diyordu. ‘Başüstüne amirim’ dedi. Buldozeri biraz daha sürdü. İlk evin önünde durdu. Evlere şöyle bir baktı hepsi karanlıktı. Belli ki herkes uyuyordu. Başını direksiyona dayadı ve gözlerini yumdu. Kaskatı kesilmişti.
Yapılacak iş miydi bu?Gece yarısı herkes uykudayken ‘Gidin yıkın’ demek kolaydı. Aklından ‘Ya birilerinin ölümüne sebep olursam’, ‘Ya sonunda hapislere düşersem’, ‘Ahirette nasıl  hesap vereceğim allahım’ diye karmakarışık düşünceler geçiyor, terliyor, kalbi çarpıyordu. Şimdi şuracıkta gözlerini  hiç açmadan sonsuza kadar uyumak istiyordu. Böyle akıl almaz yöntemleri nereden çıkarıyorlardı. Gecenin  yarısında ,bu koskocaman aletin direksiyonunda  üç kuruş maaş için çabalamaktan nefret ediyordu. Eskiden böyle işler yoktu. Neresi, ne zaman yıkılacak, önceden ev sahibine haber verilir,evinin istimlak gideri karşılanır, insanlar biraz direnseler de olaylar büyümezdi. Ama son günlerde her şeyin çivisi çıkmıştı. Dün sabah geldiklerinde; insanlar çığlık çığlığa  ‘Kimse bize haber vermedi’, ‘Ne olur yıkmayın, önümüz kış’ diye ağlaştıkça onun da içi kan ağlamıştı. Bu mahalle bir başka türlü direnmişti. Bir yandan çocuklar, kadınlar ağlaşıyor, yalvarıyor, diğer yandan erkekler taşlarla, sopalarla saldırıyor, kendilerini yakacaklarını haykırıyorlardı. Üstelik bütün basını da hemen toplayıvermişlerdi. Vallahi iyi de etmişlerdi. Ama şimdi gözkapakları ağırlaşıyor, direksiyonu tutan elleri zangır zangır titriyordu. ‘Ya bir gün kendi evini de yıkmaya gelirlerse çoluk çocuk nereye giderlerdi’, Köylerini yakıp yıkanlar, onları bu kente mahkum edenler ortalıkta dolaşıp havalarını atıyorlardı’, içini yakan çaresizlik tüm bedenini sarmış, bütün vücudunu bir titreme almıştı. Gözlerini açamıyordu.
Cep telefonu çaldı. Gözlerini araladı, telefonu el yordamıyla açtı. Amiri sert bir sesle’daha bitmedi mi?’ diye sordu. Gözleri kapalı dozeri sürdü. Kepçe havalandı.



Mahalleli uykusundan ‘deprem oluyor’ çığlıklarıyla uyandı.
 Güneş doğduğunda yıkıntıların arasından iniltiyle karışık bir ses duyuluyordu. Seksendokuz gecemiz kaldı Ayşem.’

Nevzat Süer Sezgin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder