ADLİYE KAFENİN MÜSTECİRİ

 Çok mutluydu. On gündür hiç yapmadığı kadar satış yapmıştı.Gözlerinden belliydi.’Sık sık böyle davalar oluversin o da köşeyi dönüversin’ istiyordu.Yanına sokulup usulca sordum. ‘Ne düşünüyorsunuz bu dava hakkında?’Gülümsedi ‘hayırlısı olsun ablacığım’ dedi.
İnsanlar durup durup bir şeyler yiyor ve içiyordu.Çalışanlar perişandı, yanlarına sokulup usulca sordum.’Fazla mesai alıyor musunuz?’.’Ne gezer’ dediler.Ekledim ’Pekiyi böyle kalabalık günler için ek eleman alınıyor mu? ‘’teyze alay mı ediyorsun? bak şu gördüğün çöp yığınını bile biz temizleyip öyle eve gidiyoruz.Ah şu dava bir bitse’.Gözlerimi  yerlere çevirdim.Her yer izmarit, pet şişe, sandviçten kalan kağıtlarla doluydu.Neredeyse toprak ve beton görünmüyordu.Koşarak belediye meclis üyesine yerlerin halini göstermek için yanaştım.Ona ‘hemen bir anons yapmalı veya kulaktan kulağa uyarmalı.Partinizin tabanı adliye bahçesini çöplüğe çevirdiler bakınız ‘dedim.Adam gülümsedi..’Olacak böyle şeyler, dert etmeyin, temizler görevliler.Bakın hava nasıl güzel, birazdan müjdeli haberi alacağız, şu an kalabalığın ve güneşin tadını çıkarın, ben öyle yapıyorum, kendimi dostlar arasında bir piknikte farz ediyorum’ dedi ve alkışlarla slogan atanların yanına gitti. .Ortada aynı partinin belediyesinde çalışan görevliler görünmüyordu, üstelik çöp kovası çok azdı ve hepsi ağzına kadar çöple dolmuştu.
İzmir adliye bahçesi çok kirlenmişti ve ben hiçbir şey yapamıyordum.

Yanımdaki kadın ikide bir göğsünü tutuyordu.Belli ki saatler geçtikçe heyecanı artıyor, içine sıkıntılar basıyordu.Kardeşi ünlü bir şairdi.Yaşamı boyunca hep barış için, kardeşlik için, dostluk için kalem oynatmış, etkinlikler düzenlemiş, kıt kanaat geçindiği maaşına hiç haram katmamıştı.Ama işte şimdi içerde sanık sandalyesindeydi.Aylardır annesine, kardeşinin eşine, çocuklarına, şairin dostlarına cesaret vermeye çalışıyor, üzüntüsünü çaresizliğini içine gömüyordu.Ama şu an duygularını bastırmakta güçlük çekiyor, yığılıp kalmaktan korkuyordu.Destek olmak için adliye bahçesine gelen kardeşinin dostlarına durmadan kantinden bir şeyler alıp getiriyor, adliye bahçesi eviymiş gibi onları ağırlamaya çabalıyordu.Aklı içeride yaşananlarda, saatlerdir duruşmayı izleyen kardeşinin eşindeydi.Her an karar açıklanabilir ve sevgili gelini aç olarak mahkemeden çıkabilirdi.Kardeşi nasıl olsa tahliye edilecekti.Hiç bir suçu olmadığı iddianameden belliydi zaten.Ama gelin çok yorgundu, ona iyi bakmalıydı.Çıkar çıkmaz sandviçini, kolasını eline vermeli güç toplamasını sağlamalıydı.Kardeşinin karısını ne kadar özlediğini biliyordu.Çıkınca eşini sağlıklı ve enerjik görüp mutlu olmalıydı.
Saatler geçtikce, kalabalık azaldı.Ümitle beklediğim edebiyat örgütlerinin üyeleri ,yöneticileri hiç görünmediler.Sadece birkaç kişi neler oluyor diye telefonla sordu.Oysa kardeşliği, dostluğu, dayanışmayı ne kadar da güzel anlatırlardı şiirlerinde, öykülerinde, romanlarında  sözcüklerle. Onların yüreğime sapladıkları sözcükler kirleniyordu..
Yüreğim yine kirleniyordu ve ben hiçbir şey yapamıyordum.

Hava karardı.Yağmur başladı.Anlamsız alkışlar, boş sloganlar..dakikalar ,saatler geçti karar açıklandı.Şairim, dostum, kardeşim içerde yatmaya devam edecekti.Anlayamadığı suçundan dolayı.
‘Olur böyle şeyler, temmuzda inşallah ‘ diyenler rakı içmeye gittiler.Eşler, anneler, babalar,kardeşler,çocuklar hıçkırıklarını bastırmaya çalışarak dağıldılar.Müstecir ‘temmuza çok var, keşke dava daha önceye alınsaydı, kazandıklarımla iyi bir tatil yapardım’ diye geçirdi içinden.Adliye Kafenin çalışanlarının aklından ‘bu pislik, bu yorgunluk bir daha çekilmez iznimi temmuza rastlatmalıyım’ diye geçti.
Eve geldim.Yıkandım, yıkandım, yıkandım… ama rahatlayamadım.Bir kez daha baskının, zorbalığın,haksızlığın,adaletsizliğin kirine, bunlara karşı milyonlarca insanın direnmesini sağlayamayan muhalefetin,umursamazlığın kiri karışıp bedenime, ruhuma, yüreğime yapışmıştı.
İzmir kirlenmişti ve ben hiçbir şey yapamıyordum.

                                   Nevzat Süer Sezgin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder