Şimdiii… 68 Kuşağından olmak demek

Günümüzde 68 kuşağından birisi olarak yaşamak demek, ne demek?
    Bir kere neresinden bakarsanız bakın ,artık altmışlı yaşları aşmak üzere olmak veya aşmak demek.Bu da  son kırk yılda ülkemizde yaşanan her şeyin içinde olmak ,her şeyden bir yurttaş olarak payına düşen sorumluğu yüklenmek  demek.
  Kuşağımızın bir bölümü için  68’li olmak :
 Köy Enstütülü  , Halkevci  yakınlara sahip olmaktan ,
Mehmet Ali Aybar’lı, Behice Boran’lı, Rıza Kuas’lı, Çetin Altan’lı, Sadun Aren’li, Can Yücel’li Türkiye İşçi Partisi öğretilerinden ,
arkadaşlarını yağlı urganlarda ve  vahşi cinayetlerde kaybetmelerden,
gözaltılardan,  mahkemelerden,  hapishanelerden, sürgünlerden ,
12 Mart’lardan, 12 Eylüllerden, kanlı 1 Mayıs’lardan ,
bölünmelerden, korkulardan, kaygılardan, yalnızlıklardan, açlıklardan, acılardan,umuttan günümüze kalmak demek.
Nazım Hikmet,  Ataol Behramoğlu, İsmet Özel, Metin Altıok, Özkan Mert , Aşık Veysel, Pir Sultan  şiirleriyle bilenmek, yenilenmek,
 Ruhi Su, Rahmi Saltuk ,Aşık İhsani türküleriyle  çoğalmak  , çoğaltmak demek.
’Bir gün Mutlaka’ ya inanmak,’Yıkılma Sakın’ı her koşulda içselleştirmek demek.
Paylaşabilmek, almadan verebilmek, umudu hiç eksiltmemek, örgütlülüğe inanmak ve hiç vazgeçmemek demek.
Ömrünü  vahşi kapitalizme ve emperyalizme karşı mücadele ederek , bağımsızlığın ekonomiden geçtiğini savunarak, emek sömürüsüne karşı durarak ,halkların birliğine ve dostluğuna inanarak ,dünyanın her yerindeki savaşlara  direnerek, ezberci eğitimle mücadele ederek, kadın ve çocuk  haklarını savunarak , doğayı bir bütün, insanı onun yalnızca bir parçası olarak algılayarak, sürekli öğrenerek, soruşturarak, çözüm önerileri geliştirerek yaşamak demek.
Çocukları önemsemek,gençlere güvenmek ve birlikte öğrenmek için yola devam etmek demek
Yani her şeye rağmen insana inanmak demek.
Yani devrimlere,bireysel ve toplumsal bağımsızlığa ve barışa inanmaktan vazgeçmemek demek.
  .Amaaa….
   Yakın tarihimizin ‘Çemberimde Gül Oya’,’ Hatırla Sevgili’ gibi televizyon dizileri sayesinde ara sıra konuşulduğu günümüzde 68’ lileri sanki hepsi hümanist, hepsi devrimci,  hepsi antiemperyalist, hepsi barıştan yana, hepsi eşitlikçi ve hepsi demokrat gibi düşünmek mümkün değil.Bu gün sorunlar yumağı içinde kalan  ülkemizin hemen her sorununun oluşumunda ve çözülemeyişinde, bu ülkeyi uzun yıllar yöneten ve yönetmeye devam eden 68 kuşağı ve yine çoğunluğu onlardan oluşan cılız muhalefetin sorumluluğu büyüktür.
Ne yazık ki..!
   Bir kısım 68 li için  68 kuşağından olmak demek, yalnızca 12 mart veya 12 Eylül dönemlerindeki karşı çıkışların veya direnişlerin anılarıyla yetinip, bir yandan böbürlenip, bir yandan yeni öğrenmelere kendini kapatarak yarı sarhoş dolaşmak , ‘Bu insanlık düzelmez,böyle gelmiş böyle gider’ önermesini kabul etmek, onların deyimiyle artık ‘hayatını yaşamaya’ karar vermek , gençlere bol bol öğüt vererek okumaktan, yazmaktan, konuşmaktan ve en önemlisi örgütlenmekten vazgeçmek demek.Küresel sermayeye karşı örgütlenmek için para gerektiğinde yokluktan dem vururken, marka ayakkabılarla en lüks restoranlarda  gecikmiş çapkınlıkları yaşamaya çalışmak demek.
Bireyselliği bireycilikle, kavramları birbiriyle karıştırıp  yalnızca kendine inanmak, ötekileri yok saymak demek.
   Başka birileri içinse 68 kuşağından olmak demek her olumsuzluğun kökünü dışarıda aramak, komünistlere, Alevilere, Kürtlere, kadınlara, eşcinsellere, hayvanlara karşı olmak ve iktidarda kalmanın hazzını mümkün olduğunca yaşamak için her yolu denemek,Atatürk’ün adını kullanarak militarizmi övmek demek. Küresel sermayenin yazdığı ve tüm dünyanın inanmakta hiç zorlanmadığı masalları anlatarak , korku kültürünü yaygınlaştırmak ve bu kültürün yarattığı bireyler üzerinde iktidar kurmak demek.
Yaratılan ‘küçük Amerika’da ‘Türk-İslam’ ideolojisini yaygınlaştırarak  mutlu mutlu bankalarda dolaşmak demek.
Yakın tarihimizi hiç bilmeyen ve öğrenmesi için televizyon dizilerinin insafına kalan gençlerimiz için, 68 ve 78 kuşağı diye anılan kuşakların her kesiminin ne yaşadıklarını,nasıl yaşadıklarını, ne gibi ayrışmalarla bu günkü ülkeyi yarattıklarını deşmekte elbette çok yarar var.Sanatın bilgilendirici ve dönüştürücü gücüyle resmi tarihe rağmen  bu yüzleşmelerin başlaması bence çok değerli.Kendi yakın tarihleriyle yüzleşememiş genç kuşakların buna çok ama çok ihtiyacı var.Dilerim ,emekten, bağımsızlıktan, barıştan  yana olmayı sürdüren 68 liler deneyimlerini, anılarını ve özlemlerini daha çok yazarlar , daha çok yayınlayabilirler.
Edebiyatın dönüştürücü gücüne ‘Ne Yazıldığına’ önem veren tavrıyla çok değerli bir destek veren Afrodisyas-Sanat dergisine de böyle bir dosya açarak  beni genç tutan ,diri tutan tavrı nedeniyle bir kez daha teşekkür ediyorum.

                                                                                              Nevzat Süer Sezgin
                                                                                             18.03.2008
                                                                                        nevzatsuersezgin@yahoo.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder