Durgun bir denizin ortasında küçük sandaldaki yalnız insan ayakta kürek çekiyor, ama
suyun altında ona devrilmemesi için destek veren kocaman bir balık var. Bu ön kapakla sunulup İlya Yayınevi’nden çıkan kitap, Esra Odman’ın ikinci öykü kitabı. Kitabın ismi, hemen hemen herkesin bildiği ama anlamını göz ardı ettiği, yalın bir gerçeği anlatan üç sözcük. ‘Göründüğü gibi değil’.
Arka kapağında, dünya güzeli, kendinden emin tavırlı bir kadın yazar resmi ve değerli edebiyatçı Oğuz Tümbaş’ın kitabı tanıtan kısa yazısı… Kitabın benim hikayem başlıklı giriş yazısında yazarın arka kapak resmindeki kendine güven daha da somut beliriyor.Yazar kendisini kısaca anlattıktan sonra okurlara:
“Öyküler yazıyorum şu aralar.
Biraz kendimden çokça sizden…
Uçurtmalara yüklüyorum yüreğimden taşan kitaplarımı, ulaşsınlar size diye…
Acıları deşip mutlulukları ortaya çıkartıyorum kelimelerimle.
Gözyaşlarını toprağa ekiyorum bildiğim dilde, sevinçleri parmak uçlarınıza bulaştırıyorum sayfalarımla…
İşte bunların hepsini yapıyorum, daha doğrusu yaptığımı sanıyorum..
Doğduğum karlı güne, acı ve tatlı yaşadığım hayata, yazdıklarıma, düşlediklerime.
. Kısacası bana ulaşmak için işte size bir fırsat” diyor…
Bu şaşırtıcı satırlardan sonra ister istemez merak ediyor insan; biraz onu, biraz onun bizi nasıl anlatacağını.Ve başlıyorum okumaya.
Kitabın birinci bölümünün başlığı (DIŞINDASIN). 9 kısa öyküden oluşuyor. Bölümün girişinde pek çok insana teşekkür ve Kadın Yazarlar Derneği’ne öyküye sırt verdikleri için saygı sunumu var. Doğrusu bir giriş yazısında derneğimizin adını görmek çok hoşuma gidiyor. Bu bölümdeki öyküler bir solukta, ama soluksuz kalarak okunuyor.Öykü konuları gündelik yaşamdan alınmış gibi görünse de, konuların işlenişindeki diyalektik anlatım çok çarpıcı.Yazar gündelik yaşamdan kurguladığı öykülerinde, hem kahramanlarını saran hüznünü okura yansıtabiliyor, hem de umudu hiç eksiltmemeyi, hatta zaman zaman çoğaltmayı başarıyor.Okurken kahramanların kendilerine sordukları soruların pek çoğunu kendime de soruveriyorum. Hatta durup durup düşünüyorum. Bazen keşke daha açılımlı anlatsaydı diye düşündüğüm oluyor. Şiirsel ve yalın bir dille anlatılan öyküler bittiğinde Esra Odman’ın ‘Gölgesi Bedenim’ isimli öykü kitabındaki özgün üslubunu, kadınca duyarlılığını geliştirdiğini görerek, bunu hep sürdürmesini diliyorum.
Yazar düşündürüyor, sorular sorduruyor, dönüp öyküyü yeniden okutuyor.
Dişil bir dilin tadını duyumsatıyor. ‘Unutulmuş Bir Yıldönümü Hikayesi’ isimli öyküsünde yarattığı kurgu ile yepyeni ve çok değerli bir örnek sunuyor. ‘Göründüğü Gibi Değil’ isimli öyküdeki sinematografik anlatıma ise hayran olmamak mümkün değil.
Kitabın ikinci bölümünün adı İÇİNDESİN. Bu kez parantez yok.
Yazar bölüm başında:
“bu sayfaya kadar geldin..
devam etmeye kararlıysan,
derin bir nefes al,
bütün cesaretini topla ve devam et…” diyerek merak ettiriyor, heyecanlandırıyor.Bazen öykü tadında, bazen deneme tadında, insanlık durumlarını pek çok boyutuyla anlatan Esra Odman’la birlikte heyecanım hiç eksilmeden ve okumaya devam ettiğim
için hiç pişmanlık duymadan bitiriveriyorum kitabı.
Aklımda pek çok soru, içimde genç bir kadın yazarın başarısından duyduğum
büyük bir sevinçle.
Soruyorum kendime onun gibi ‘sen kimin oğlusun, kimin kızı?’
Yüreğimde Esra Odman’ın ‘’Tut ki dünyanın adı savaşın son şarkısı, sense hala ‘daha dün annemizin kollarında uyurken..’’ şarkısını söylüyorsun anlamsızca..’’ tesbitinin acısıyla…
Kitabı kapatıyorum, ön kapağı okşuyor, arka kapaktaki zeytin gözlü genç kadının resmine yeniden bakıyorum, kadınlık hallerimin bu günü ve geleceğiyle ilgili kaygılarım azalıyor, umudum artıyor.
İşte hep böyle olsun, kadınlar dışardan yaşadıklarını, içerden düşündüklerini ve hissettiklerini hep yazsın istiyorum.
Nevzat Süer Sezgin
08.08.2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder